cagdas

kadın olmak

“Kızım sen onlarla yarışma, onlar erkek.” Küçükken annemden en sık duyduğum sözlerden biriydi. Yine de beni pek durdurmazdı. okumaya devam et

flamenko

Öncelikle şunu belirteyim Flamenko hiç anladığım bir konu değildir. Ne tarihçesini biliyorum ne de yakın zamana kadar izlemişliğim vardı. Fırfırlı elbiseler, topuzlar, topukları yere vurmalar falan…O kadar. okumaya devam et

paskalyada Endülüs

Bu Güney İspanya seyahatinde yaşadıklarımız, kafamdaki sıcakkanlılık, keyif ve acelesizlik kavramlarını çok ileri bir seviyeye taşıdı. Bu kadarını beklemiyordum. okumaya devam et

bir başka Berlin

Gördüğüm diğer Alman şehirlerinden biraz daha soğuk, biraz daha kasvetli. O ışıl ışıl Noel süslerinin arkasına saklanmış da olsa belli oluyor bu. okumaya devam et

Shakespeare and Company

Ne bahaneyle gidersem gideyim Paris'e, yolumu o kitabevine hep düşürdüm. Her seferinde bir kitap aldım ve kasanın önünde aynı heyecanla ilk sayfasını damgaladım. okumaya devam et

hikaye

Büyüdüğünde merkez bankası başkanı olmak isteyen, hatta bu sebeple ekonomi okuyan ama başarıyı kurduğu çöpçatan sitesiyle yakalayıp sonunda Bodrum’a yerleşen kızın hikayesini anlatmış mıydım size? okumaya devam et

Temmuz’da Norveç

Derken ilk damlalar cama vurmaya başlıyor. Güneşli günler buraya kadarmış, Bergen’e yaklaşırken Norveç’in gerçek yüzüyle tanışma zamanı. okumaya devam et

ylvis yazılır ilvis okunur

Bu iki kardeşe olan hayranlığım en son orta üçteyken Suat Suna’ya karşı hissettiğim duygular kıvamına gelmişti. Posterlerini odama asmak, konserlerine gidip en ön sırada bas bas bağırmak istiyordum. okumaya devam et