minnoş

Benim kedi almak gibi bir niyetim yoktu. Gerçekten yoktu. Tamam, ara sıra sokaktaki kedilere bakarken uzak ama sıcak bir fikir olarak belki içimden geçiyordu ama sonuçta akıl var mantık var, değil mi?

Ben zırt pırt oraya giden bir insanım, evde olmadığımda kime bırakacağım… Hem çiçeklere bile zor bakıyorum. Az mı çiçek öldürdüm, az mı ağladım arkalarından… Kedi çiçeğe de benzemez ki, öyle bir sorumluluğunu nasıl alırım… Ben işteyken bütün gün yalnız kalıp sıkılacak… Evin her yeri tüy olduğunda kim temizleyecek?

O yüzden Minnoş’u evime, daha doğrusu hayatıma almamak için elimden geleni yaptım. Ona bir ev bulmak için Facebook’ta kedi gruplarına üye oldum, ilanlar verdim. Birbirinden şirin fotoğraflarını paylaştım. Kedi besleyen arkadaşlarımı, onların arkadaşlarını aradım. O sırada sanırım bulutların üzerinde oturan birileri benim bu beyhude çabalarımı gülümseyerek seyrediyordu. Ben ona bir yuva bulmaktan umudu kesip en azından kapının önünde gördükçe sevdiğim, mama verdiğim, aşılarını yaptırıp oyun oynadığım bir kedi olarak kalsın diye uğraştıkça minnoş hayatıma daha çok girdi.

Şu an geldiğimiz noktada sabahın köründe yanağıma bastıran iki patiyle uyanıp koridorda kavanoz kapağı yuvarlıyorum. Ben yuvarlıyorum, o peşinden koşup yakalıyor. Ağzına alıp getiriyor, ben tekrar yuvarlıyorum. Minnoş yeterince yorulup mama tasının başına gittiğinde ben de parmak uçlarımda yatağa süzülüyorum. Şanslıysam salonda uyuyakalıyor. Yatağa gelip göğsüme yatarsa, bir on dakika da tatlı tatlı konuşarak sırtını okşama faslı var. Kazara o uyumadan ben dalarsam burnumda hafif bir ısırıkla hemen kendime geliyorum. Peki bu durumdan şikayetçi miyim? Hayır. Memnun muyum? Çok.

Minnoşun gelişiyle birlikte, kalbimin şimdiye kadar pek kullanmadığım, hatta varlığından bile haberdar olmadığım yerlerini keşfettim. Sevmeye hazır bekleyen. Kucağımda uyurken onun bıyıklarına, ağzına, dişlerine bakıp minik detaylarını fark ettikçe, kimi zaman telaşlı, kimi zaman tembel yürüyüşünü izledikçe, patilerinin kadifemsi yumuşaklığını hissettikçe onu daha çok seviyorum.

Kirliyken de seviyorum. Ağzı yüzü balık kokarken de seviyorum. Arkadaşlarının yanında bana yüz vermediğinde de seviyorum. Dışarı çıkmak için kapıyı tırmalarken de çok seviyorum. Diğer kedilerle oynamasını seviyorum. Gece eve gelmeyip dışarda kalmak istemesini seviyorum. Ben bilgisayar başındayken yanıma uzanıp çenesini kolumun üzerine dayamasını seviyorum. Sabah ortalık aydınlanır aydınlanmaz yatağa atlayıp beni uyandırmasını da seviyorum. Hareket eden her şeyin peşinden koşmasını seviyorum. Burnumu burnuna sürtmeyi seviyorum. Eve girdiğimde dakikalarca yanaklarını okşamayı seviyorum. Bundan çok keyif alıp gözlerini kapatmasını seviyorum. “Bırakma devam et” der gibi miyavlamasını seviyorum. Onu uyurken seyretmeyi seviyorum. Uykuda irkilmesini seviyorum. Uyanırken tüm patilerini açıp uzun uzun esneyerek gerinmesine bayılıyorum.

Balık yedikten sonra on dakika yalanmasını seviyorum. Etin pişmesini beklerken sabırsızlanıp yerinde duramamasını seviyorum. Dil peynirini beyaz peynire tercih etmesini seviyorum.

Kendi tabağındaki kefiri bitirip benim bardağımdakine sulanmasını seviyorum. Küçücük bir kutuyu benimseyip ısrarla onun içine kıvrılmasını seviyorum.

Kafasını pencereye dayayıp, uçan martıları gözünü kırpmadan izlemesini seviyorum. Göğsüme uzandığı ve göz göze uyukladığımız zamanları çok seviyorum. Kendi kendine hem yuvarlayıp hem kovaladığı kestane kazara su tasının içine girdiğinde patisini suya sokmakla sokmamak konusunda yaşadığı kararsızlığı seviyorum. Mecburen banyo yapıp, şampuan ve suyla tanıştığı günden beri banyo kapısından içeri adım atmayışını seviyorum. İtinayla gömdüğü kakasını kürekle çıkarıp torbaya koymama her seferinde kızmasını seviyorum. Kendinden büyük kuyruğunun sürekli bir şeyleri devirmesini seviyorum. Kararsız olduğu zamanlarda o kuyruğun hızlı hızlı sallanmasına bayılıyorum. Sırtüstü yatıp karnını okşamam için gözlerime bakmasını seviyorum. Büyük bir ciddiyetle kendini yalamaya giriştiğinde beni hiçbir şekilde sallamamasını seviyorum.

Bana içinde sevgi olan bu kadar çok cümle kurdurmasını çok seviyorum. Bu yazıyı okuyamayacak olsa da onu ne kadar sevdiğimi hissettiğine inanmayı seviyorum.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *